Haber- Ayşe Tunalı
Türkiye, yaşadığımız büyük felaketin ardından yaralarını sarmaya çalışıyor. Kahramanmaraş merkezli 10 ili vuran ikiz depremler binlerce kişiyi sevdiklerinden ayırdı. Hasarın boyutu ise büyük. Son raporlar, binaların depreme ve iklim kaynaklı afetlere “dayanıksız” olduğunu gösterdi.
Yürütülen çalışmalar kapsamında 33 bin 143 binada yer alan 153 bin 506 bağımsız birimin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu tespit edildi.
Büyük felaketin ardından gözler evleri yıkılan ve ağır hasar alan vatandaşların haklarına çevrildi.
Depremde evi yıkılan vatandaşın hakları neler? Kimler hak sahibi sayılacak? Devlete karşı tazminat davası açılabilir mi? Müteahitlere tek tek şikayet gerekir mi? Deprem hukukunda merak edilen bu soruların karşılıkları neler?
Avukat Evren Aksoy Parkurlar.com’a aktardı.
DEPREMDE EVİ YIKILAN VATANDAŞIN HAKLARI NELERDİR?
Depremden zarar gören vatandaşlarımızın sahip olduğu önemli haklar vardır.
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 29. Maddesi: Yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere HAK SAHİBİ OLMAK ŞARTIYLA konut yaptırılır veya kredi verilir.
KİMLER HAK SAHİBİ SAYILACAK?
Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik’e göre;
- HAK SAHİBİ SAYILACAK OLANLAR
- “Hak sahibi” deyimi, afetzedelerin, yıkılan veya ağır hasar gören binalarla olan mülkiyet ilişkilerini ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilme durumlarını ifade eder.
- Afet sebebiyle, kendilerine ait bulunan konutları yıkılan, yanan veya oturulamayacak derecede ağır hasar gören afetzede aileler, b) Kendilerine ait konutları muhtemel bir afete maruz bulunan aileler, c) Afet gören yerlerin bitişiğinde veya yakınında, üzerinde bina yaptırılmak üzere İmar ve İskan Bakanlığınca tespit edilip imar planına dahil edilen veya bu konutları için kıymet belgesi verilen aileler, Hak sahibi sayılırlar ve bu ailelere yeniden konut yapılır veya konut kredisi verilir.
- Ebeveynine ait başka bir konutta ebeveyninden ayrı olarak oturmakta olan evli kişilerden her biri, ayrı ayrı olmak üzere hak sahibi sayılırlar.
- Ölen bir kimsenin afetzedeliğe ve hak sahipliğine ilişkin hakları mirasçılarına geçer. Mirasçılar birden fazla ise, kendilerine ve eşlerine ait konutu olup olmadığına bakılmaksızın birlikte hak sahibi sayılırlar.
- Afet sebebiyle, dükkan ve fırın gibi işyerleri yıkılan, yanan veya kullanılmayacak derecede ağır hasar gören kimseler hak sahibi sayılabilir; bu kimselere yine aynı neviden işyeri yapmaları için inşaat kredisi verilebilir.
- Hem konutu hem de işyeri zarar görenler hak sahibidirler.
- HAK SAHİBİ SAYILMAYACAK OLANLAR
- Afetten doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zarar gördükleri tespit edilen veya zarar görmeleri muhtemel bulunan kimselerden, kendisine veya eşine ait o yerde müstakil başka konutu veya dairesi bulunanlar hak sahibi sayılmazlar ve bu gibilere yeniden konut yapılmaz ve konut kredisi verilmez.
- Birden fazla konutu zarar görenler veya görmesi muhtemel olanlar, sadece bir konut için hak sahibi olabilirler.
- Kiracı ve misafir durumunda olanlar, bu nitelikleri sebebiyle, hak sahibi olamazlar.
- Hak sahibi ebeveyniyle birlikte oturan evli kişiler, hak sahibi olamazlar.
HAK SAHİBİ SAYILMAYANLAR DAVA AÇABİLİR Mİ?
Taşınmazlara ilişkin eser sözleşmelerinde TBK 478 hükmüne göre yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın ancak yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğramaktadır. Ağır kusur durumunun söz konusu olduğu hallerde buna ilişkin dava açmak gerekmektedir.
Hak Sahibi listesinde yer almama, hak sahibi sayılmama durumlarında da gerekli itirazlardan sonra İdari Yargıda dava açılabilmektedir.
İmar Kanunu 39 gereği yıkılacak derecede tehlikeli yapılar hakkında gereken önlemlerin belediye ve valilikçe yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu sınıflandırmaya giren yapılar nedeniyle zarar görenler hizmet kusuru nedeniyle İdari Yargıya başvurabilirler.
Hak Sahibi listesinde yer almama, hak sahibi sayılmama durumlarında da gerekli itirazlardan sonra İdari Yargıda dava açılabilmektedir.
İstisnalar hariç depremzedeler hakkında uygulanabilecek idari işlemlere karşı yürütmenin durdurulması talep edilebilmektedir.
Bunların yanı sıra ceza hukuku bakımında sorumlu olduğunu düşündüğünüz kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilirsiniz.
Gerekli şartlar sağlandıktan sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna da gidilebilmektedir. İHAM’a da farklı ülkelerden bu konuda yapılmış başvurular bulunmaktadır. İki mahkemenin de kökeninde deprem olan az olmayan sayıda kararı bulunmaktadır.
MÜTEAHHİTLERE TEK TEK ŞİKAYET GEREKİR Mİ?
Müteahhitlerin yaptıkları inşaatlar nedeniyle HEM HUKUKİ HEM DE CEZAİ SORUMLULUKLARI VARDIR. Deprem bölgesinde yıkılan binalardan kaynaklı ölümler ve yaralanmalar kapsamında ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları resen adli soruşturma açtı ve açmaya devam ediyor. ‘Deprem Suçları Soruşturma Büroları’ faaliyete geçirildi. Müteahhitlerin ceza sorumluluğu somut olaydaki koşullara ve kusur derecelerine göre belirlenir. Hatalı yapılması nedeniyle bir binanın çökmesi ve altında kalarak, insanların hayatını kaybetmesi durumunda müteahhit firma yetkilileri en başta ‘taksirle ölüme sebebiyet vermek’ten sorumlu olurlar. Bu şuç şikâyete bağlı değildir ve takibi resen yapılır. Göçük altında kalarak, kişilerin yaralanmasına neden olanlar hakkında da ‘taksirle yaralama’dan ceza soruşturması ve kovuşturması yürütülebilir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda, kasten veya taksirle bina çökmesine neden olanların da cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
TCK 170/1.b (Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması): Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
TCK 171/1.b (Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması): Taksirle bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına, Neden olan kişi, fiilin başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
DEVLETE KARŞI TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLİR Mİ?
Devletin deprem nedeniyle ortaya çıkan zararları belli bir çerçevede tazmin yükümlülüğü ve bu kapsamda kişilerin idareye karşı yargı yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen idari dava türlerinden biri, idareye karşı açılacak ve tazminat talep edilebilen TAM YARGI DAVASIDIR. Bu davalar, idarenin eylem veya işlemleri sonucunda ortaya çıkan gerek maddi gerek manevi zararların tazmini için açılabilmektedir. Bu davaları açma hak ve yetkisi, yalnızca idari işlem ve eylemlerden ötürü hakları ihlal edilen kişilere aittir. Kişilik haklarına olan saldırının idare tarafından gerçekleştirilmesi halinde manevi zarar, idare mahkemelerinde tam yargı davası adı altında talep ve dava edilebilir. Mahkemenin, manevi tazminat talebini kabul edebilmesi için bir zarar söz konusu olmalı, bu zarar idarenin eylem veya işleminden kaynaklanmalı, ayrıca ortaya çıkan zarar ile idarenin eylem veya işlemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.